7 Ağustos 2014 Perşembe

2014 Yaz Tatilim ~ Adana - Beyoluğu Yaylası

Merhaba. Uzun bir süre yoktum çünkü tatildeydim. Hemde harika bir tatil. Adana, Osmaniye arasında... Annemin memleketinde. ^^ Tatilimi anlatmak istiyorum tabi. :D

Trenle 8 saatte Adana'ya ulaştık ve ilk iki geceyi annemin arkadaşının evinde geçirdik. Onlarında da iki çocuğu var ve tabi ki çok sevdim kendilerini. Merve ve Safa. İkisiyle de çok iyi anlaştım. İlk gece, yoldan akşam geldiğimizden dolayı direkt uyuduk. Ertesi gün Adana merkezdeki Optimum'a gittik, Seyhan'ın üzerindeki köprüde fotoğraflar çektik. Biraz dolandıktan sonra maalesef ki adını unuttuğum bir ocak başı lokantasına iftar açmaya geçtik, iftarımı meşhur adana kebapla yaptım. Ve gerçekten bayıldım. Şu an ailemin haricinde en çok özlediğim şey kendisi... :D




Sonraki gün ortanca dayımlara geçtik ve günü orada geçirdik. Adana'nın en güzel yanı yemekleri diyebilirim. -Dediğim gibi, aile dışında.  Bu iki sebep olmasa sıcağı çekilmez olur. *-*- Yengem bize bir de lahmacun yaptırdı tabi... Allah'ım, ben genel olarak aç bir insan olup çıktım. Sorun şu ki iki kilo vermişim, nasıl oluyor da böyle güzel beslenirken iki kilo verebiliyorum? *-*








Ertesi gün yeni bir yolculuk başladı. Osmaniye - Kadirliye gittik. Ben annem ve üç kuzenimle beraber. Oradan da yaylamıza geçtik. Yolculuk o kadar keyifliydi ki, duraksaya duraksaya, fotoğraf çeke çeke gittik. Kuzenlerimin birinin evi yayla ve Kadirli arasında olunca onlara uğradık ve çay içtik. Bu arada bende bolca keçi, köpek, tavuk fotoğrafı çektim. Hayvanlara bayılıyorum. 





 




Sanki bana poz verir gibi durdular hep, bir tanesiyle selfie bile çektim, o derece. Üstteki beyaz kız benim manevi keçim oldu. Şu an ad koymayı düşünmekteyim, gitmesem de görmesem de o kız benim kızım olacak.. ^^
Köpeğin ismi Boncuk'muş ve hamileymiş hanım efendi. Yerinden kımıldatamadım ki seveyim. ^^
Tavuğumuzu da gereksiz bir anda rahatsız ettim, bebeğini ısıtıyormuş. Kuluçka. :D Hayvanlar gerçekten harikalar, değil mi? *-*


     

Yola devam ettiğimizde kuzenim bana bu ağaçları gösterdi. İki Çınar ağacı var, iki kök var fakat bir dalları birleşik. Yapışık ikizler gibiler... Gerçek anlamda bir mucize göstergesi.






Yolculuğumuzun ardından yaylaya ulaştık. İki yayla vardı birisi Beyoluğu, diğeri Savrungözü. Kuzenlerimin ikisi Savrungözü'ne, anneannelerinin yanına gittiler çoğunlukla. Ben de diğer kuzenlerimle teyzemin evinde kaldım annemle birlikte. Sabahın 8'inde kalkmaya alıştım orada. Oksijen o kadar bol ki insanın üzerindeki şehir yorgunluğunu alıyor ve uykuya o kadar da ihtiyacın olmuyor. Ve gider gitmez de yaylada yaptığım ilk şeylerden biri ünlü Çığşar kirazından yemekti. ^^








Bir günümüzü kuzenlerimle dağa, zirvede bulunan kayaya tırmanmakla geçirdik. O kadar zevkliydi ki anlatamam, her an bir yılan çıkacak korkusu vardı fakat sadece yolumuzun başında çıktı ortaya, kuzenimin elinde tüfek vardı fakat kaçtı. Tabi ben görmedim, görsem kesin cesaretim kırılırdı. Tüfekle hepimiz atışlar yaptık ve zirvede manzara izledik. Dönüşte bileğimi burktum. Yine de mükemmeldi. Yine olsa yine yaparım. ^^






Bol bol kart oyunu öğrendik çünkü hem kiraz zamanı geçmiş hemde yapacak başka bir şey yok sayılır. Zamanımız beş taş oynamakla, pis yedili, blöf, pişti, 51, dost kazığı oynamakla geçti.. 
Kendi kendime fark ettiğim şeyse şu oldu evime dönünce. Gerçekten teknolojiye fazla bağımlıymışım ve insanlarla iletişimimi zayıflatan çoğunlukla bu bağımlılığımmış. Hepimizin öyle. Orada laf sayıyordum avea'ya, baz istasyonu kuramadınız mı diye ama iyi ki kurmamışlar diyorum şimdi.







Siz hiç çiçek dolması yediniz mi? *-* Teyzem ve annem yapmıştı bir öğle yemeğinde. Nar ekşilice böyle. Kendisi pişerken biraz dağıldı fakat tadı enfesti. Bir deneyin derim.







Bir iki gün kuzenlerimin yanına Savrungözüne gitmiştim yayladayken. Onlar çalışırken bende kuzenlerimin kuzeni olan Seda ile Savruna indim. Savrungözü adını bu çaydan alıyor. Savrun Çayı. Tam çekmemişim ama. *-* Yazın ayak bileğimin biraz üzerine gelen bu çay kışın coşuyor. Yaylada, çevremizde tanıdığımız birkaç insanın yakınları bu çayda boğularak ölmüşler. Doğa bazen güzel olduğu kadar tehlikeli oluyor.
Zaman yavaş geçiyor diye hayıflanan ben zamanı bayramın ilk gününde gördüm. Yavaş geçmek ne demek, o kalabalıkta, o aile ortamında o kadar hızlı ve harika geçti ki bayram, tadı damağımda kaldı. Ki normalde bayramımızı genelde yalnız geçirirdik. Kalabalığı sevmem diyen, tek çocuk olan ben öylesine coşkulu geçirdim ki bayramı... Bayramda kiraz toplamaya da çıktık, bir kuzu kesildi onu da yedik, çoluk çocuk evin yanındaki büyük çadırda oyunlar da oynadık. :D Kısacası hayatımda geçirdiğim en hızlı bayramdı bu bayram. ^^


Adana'ya döndüğümüzde küçük dayımların evinde kaldık iki gün. Kuzenlerimle de gittim Optimum'a. Bowling oynadık. -Sonuncu oldum hiiiiiç çaktırmayın. :D- Kaç D olduğunu bilmediğim sinemaya da girdik.  Buz hokeyi oynadık, bana oyuncak kazandılar kancalı adını bilmediğim makineden. Bir penguen! Kitaplığıma koydum kendisini. ^^ Çıkıp dolandık bir süre de, buzlu meyve sularından aldık yürürken, suratım güzelce yandı Adana sıcağından. Çillendim. Yeniden. Son gecemiz de, ilk gecemizde olduğu gibi annemin arkadaşında geçti.



15 gün böylece geçti gitti... 16. gün eve dönüş yolculuğu, gelişten daha zordu. Hem manevi hem fiziksel anlamda, 9 saat yol çektik. En kötüsü de eve geldikten sonra, annemin işe başlaması oldu. Zaten koskoca bir aileden kopup gelmişim, evimiz şu an yine tamtakır. Tek başıma oturuyorum öyle. Yine kitaplara, dizilere, filmlere vereceğim kendimi. Ve arkadaşlara. Yoksa depresyonumdan çıkamam biliyorum. 15 tatili bekliyoruuum. 


 İşte 15 günümün kısaca özetiii.. Harika bir tatildi. Uzun şeyleri okumayı sevmeyip de okuyan herkese teşekkür ederim, tabi okumayı sevip okuyanlara da. Kısaca herkese. ^^ Kendinize iyi bakın. 










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder